KABUL EDİLEBİLİR RİSK SEVİYESİ
Yazar;Hasan Orman
İş Sağlığı ve Güvenliği Risk Değerlendirmesi Yönetmeliği, 20/6/2012 tarihli ve 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu kapsamındaki tüm işyerlerini ilgilendiren bir yönetmelik olmakla birlikte 29.12.2012 tarihli yayınlanan resmi gazete ile çalışma hayatına farklı bir soluk getiren ‘RİSK’ kavramının da sahiplenicisi bir düzenleme olmuştur. Esas itibariyle işyerlerimizde yönetmelik yayım tarihinden önce de bilinen fakat ete kemiğe henüz bürünmediği için bir yanıyla eksik kalan Risk Değerlendirme kavramı günümüz yönetim sistemlerinde ve iş sağlığı ve güvenliği alanında önemini muhafaza etmekte. TS ISO 31000 numaralı Risk yönetimi – Prensipler ve kılavuzlar başlıklı standart ve ayrıca 21.02.2012 kabul tarihli Risk yönetimi – Terimler ve tarifler başlıklı standartların ışığında yine TSE tarafından yayınlanmış 13.07.2010 tarihinde kabul edilmiş olan TS EN 31010 numaralı Risk Yönetimi – Risk değerlendirme teknikleri (IEC/ISO 31010:2009) başlıklı standartta, risk değerlendirmelerinde kullanılmak üzere sistematik tekniklerin seçimi ve uygulanması için kılavuzluk bilgilerinin kapsandığı belirtilmiştir. Halihazırda Türkçeye çevrilmiş olan TS EN 31010 numaralı standart içeriğinde kalitatif ve kantitatif risk değerlendirme tekniklerinden bahsedilmekte ve sunulan risk değerlendirme metotlarına ilişkin kullanım alanları, sürecin kendisi, girenler çıkanlar ve diyagram şeklinde gösterimi kullanıcıya arz edilmektedir.
İş Sağlığı ve Güvenliği Risk Değerlendirmesi Yönetmeliği, 4. Maddesi 1-b fıkrasında; kabul edilebilir risk seviyesini yasal yükümlülüklere ve işyerinin önleme politikasına uygun, kayıp veya yaralanma oluşturmayacak risk seviyesi şeklinde tarif etmektedir. O halde sıfır riskin sağlanması mümkün değilken işletmenin devamlılığı için riskin önlenmesi ya da devamlı kontrol altında tutulması gerekliliği açıkça anlaşılmaktadır. ALARP (As Low As Reasonably Practicable) yaklaşımı bize bu konuda sağlanacak faydanın boyutunu ortaya çıkarmada yardımcı olacaktır. Riski kabul edilebilir seviyeye düşürebilmek için Çaba, Yarar ve Maliyet analizlerinin yapılması gerekmektedir. (Bu konuya ileriki yazılarımızda değinilecektir.)
Yukarıda bahsettiğimiz İş Sağlığı ve Güvenliği Risk Değerlendirmesi Yönetmeliğine göre hazırlanan Risk Değerlendirmesi Dokümanlarında özelikle 9 ve 10. maddelerle ilgili zaman zaman yaşanan problemler, işyerlerinde ekipçe hazırlanması gereken dokümanı en nihayetinde iş güvenliği uzmanının sırtına yük olarak bindirilmesiyle sonuçlanmakta. Söz gelimi 10. madde 3. bendinde “Belirlenen risk için kontrol tedbirlerinin hayta geçirilmesinden sonra yenden risk seviyesi tespiti yapılır. Yeni seviye, kabul edilebilir risk seviyensin üzerinde ise bu maddedeki adımlar tekrarlanır” ifadesi yer almakta. 9. madde 2. bendinde risk değerlendirme metodolojisi işverenin özgürlüğüne bırakılmışken her halükarda uygulamanın tespiti kayıp ve yaralanma oluşturmayacak bir seviyeye düşürülmesi gerektirmekte. Ancak problem, henüz yeni seviye tespiti yapılmamışken, risk kontrol tedbirlerinin uygulanması için bitiş tarihi henüz gerçekleşmemişken, doküman hazırlama tarihinde arzu edilen hedeflenen risk tespiti yapıp bu tedbirler uygulamaya konulursa kabul edilebilir seviyeye iner deyip sonrasında bir şey yapmamakla ortaya çıkmakta. Yönetmeliğin terminolojisinde böyle bir ifade yokken, bazı risk değerlendirme dokumanı hazırlama yazılmalarında açıkça yazan arzulanan/hedeflene risk gibi ifadeler, kontrol tedbirlerinin uygulanmasını öncelik kılmayıp, sorumlu kişi varlığında işte bu sonuca iner diye beklemekten başka bir sonuç doğurmadığı görülmektedir.
Kaynaklar
1- İş Sağlığı ve Güvenliği Risk Değerlendirmesi Yönetmeliği
2- G2G Projesine Paralel Olarak Risk Değerlendirmesi Metotları, İş teftiş Kurulu Başkanlığı, 25.02.2013-01.03.2013